24 Aralık 2009 Perşembe

müslüm baba ile bir gece..

Müslüm babayı gördüm geçen gece
"gel" dedi "yalnız gitmiyo bu meret" dedi,gittim.
oturdum karşısına,
"bu bize yetmez"dedi Müslüm baba.bir küçük daha istedi.
Radyoda Michael Jackson çalıyordu,"Michael'a" dedi,aldık bi yudum.
"durgunsun,bi arıza mı var?"dedi Müslüm baba" varsa bir arıza hallederiz haa" dedi.
"kafamda arıza var abi" dedim."yok kafada birşey,burda arıza var"dedi.
kalbimi gösterdi dolma gibi işaret parmağıyla.
"kafan mı güzel abi" dedim,elimin tersiyle dağıttım sofrayı.
Ayakta Müslüm babanın gözlerine baktım.
Acıyordu bana,oturdum tekrar.
"sen yapma bari" dedim
"sen değiştin koçum,sen böyle değildin" dedi
dudağını büktü Müslüm baba,bende baktım babanın büzük dudağına..

"bak" dedi Müslüm baba,boş masayı göstererek
"şu kızı görüyormusun?" dedi
"hangi kızı abi,görmüyorum"
"göremezsin,öldü o kız " dedi Müslüm baba.
kalakaldım öylece.

Müslüm babayı dinledikten sonraki sessizlikte Müslüm babaydı.
vurduk dibine rakının..
kafasını dayadı masaya Müslüm baba,sızmıştı.
bende diktim sarhoş gözlerimi,babanın kıvırcık saçlarına,yaktım bir sigara,koydum dudağıma.
senin mahrur gözlerin aklımda,gözlerimde kıvırcık Müslüm baba..

26 Temmuz 2009 Pazar

pembe

sordular mı sana hiç,
yaşıyormusun diye?
bana sordular be pembe..
söylesene,yaşamak nedir sence?
ah pembe

yalnız kalmak,yaşamakmış
anladım
yalnız kalmak,yalnızlar arasında..

sen hiç ağladın mı pembe,
tek başına,yalnız,hıçkırıklarla?
ağladın mı öylece?
ah pembe

ışıklar giderya bir anda
öyle dayak yedim ben işte..
sen lunaparkta balerinde
ben balyoz gibi yumruklarla
döndük durduk be pembe
ah pembe..

yalan olmasın,bende güldüm pembe
ama senin kadar çok değil.
sen hep,gülüyorsun be pembe
hep gülümsüyorsun..

16 Temmuz 2009 Perşembe

mutluluk

evet
okadar mutluyum ki bu aralar..
anlatamıyorum..

hergün gülüyorum mesela.
bana bakan insanlarda gülüyor
onlarda mutlu oluyor kanımca

bazen durduk yere
kahkaha atıyorum mesela
hani iyi bişey olunca
mutlaka bi iyi şey daha olurya
öyle oluyo
herşey iyi

kafam çok rahat bu ara
hiç bişeye üzülmüyorum
üzüntü nedir unuttum
çok mutluyum çok
mutluyum mutluyum mutluyum..

herkes 'neden bu kadar mutlusun' diyo
'bişey yok' diyorum
'önemli deil'
'geçer' diyorum

sonra herkes 'boşver takma kafana' diyo
ben yine gülüyorum

okadar çok konuşuyorum ki bu ara
herkes rahatsız bu durumdan
insanlar rahatsız oluyo
ama napıyım mutluyum
gülüyorum ben

sonra mutsuzluğu düşünüyorum
ne gerek var canım ne kadar saçma
aklıma yazdığım bi şiirim geliyor sonra

"mutsuzluk mutluluğu tatmakmış
mutsuzluk aşık olmakmış"

:) ne kadar saçma


..

ve yine gülümseyip uyumayı düşünüyorum
uyurken de hiç zorlanmıyorum bu ara
hemen hoop uyuyorum
günümü gün ediyorum
geziyorum


kanalizasyona taş atıyorum..

9 Temmuz 2009 Perşembe

kararan gece

kalbimi kırdın
karanlık gözlerinle gizlice
sokulup arkamdan
kalbimi kırdın

ışıklara bakıyorum,yıldızlara
sokulup arkamdan,bıçakla
kalbimi kırdın

yerdeyim kanlar içinde
kararıyor gece
kalbimi kırdın
ölseydim keşke..

10 Haziran 2009 Çarşamba

şanslı hanımın yağmuru

kıyafetlerimi çıkardığımda anladım
adam ölmüştü..
herşeydeydim,herşeyin içinde
geri dönüş için gerçekten
zordu
herşeyin içindeydim
gerçekten zordu

adam soğuktu ben sıcak
anlamıştım ölmüştü
kız gözümün önünde
uçmasaydı
en azından denemeseydi
düşmeseydi
delirmeseydi..

tem'de yürüyoruz
üçümüz kolkola
güneş parlıyor yüzümüze
herşeydeyiz,herşeyin içinde
zordu fakir olmak..
zengin olmak
daha zordu
gerçekten zor

temizdik ama
kirleniyorduk
kız ayrıldı yanımızdan
uçtu ve düştü
adam yere yığıldı
ben çırılçıplak..
üzülmeseydik iyi olurdu
bizi üzmeseler
ağlamasak..

biz fakirdik
yokuşun tepesindeki evimiz fakirdi..
karşıdaki evin
bahçesi,havuzu,yüzü boyalı evin hanımı
bikinili evin kızı zengindi..
yüzerdi gözümün önünde
birkere bile bakmadı..
baksaydı iyi olurdu
bir bakış atsaydı...

21 Mayıs 2009 Perşembe

ma'leb

garip bir rüya görmüştü..
hernekadar savsak,umursamaz ve boşdagezerinboşkalfası olsa da
rüya görebiliyordu..
garip bir rüya..bunu hatırlıyordu..garip olduğunu..
ve kendini bir ağacı öperken görmüştü rüyasında..
işte o gün başlamış,tahtaları yontmaya
çokda zorlanmayacığını düşünmüş ilk başlarda
işin inceliğini,cilvesini,hilesini bilmiyordu ama
"zamanım var" diye düşündü,öğrenirim nasılsa..

bir tahta aldı
yontmaya başladı

"hedefsiz yontma" diyordu ilk başlarda yaptığı şeylere
öyle şekilsiz gibide görünse
farklıydı yaptığı şeyler..
zamanla herkes tanıdı onu
anlamıyorlardı ne yaptığını
ama zaten bu cazip geliyordu insanlara
anlayamamak..

tahtalarına acılarını,umutlarını yonttu o
kaybettiklerini,vazgeçtiklerini..
hernekadar savsak,umursamaz ve boşdagezerinboşkalfası olsaydıda zamanında
tahtalarına kaderini yonttu..

bir gün yıkadılar onu
bir tabutun içine koydular
ve kucağına yontulmamış bir tahta
toprağa verildiği gün
işinide peşinde götürdü o
kim bilir,oracıkta
yattığı yerde
bizim kaderimizi yontmaya devam ediyordur
kim bilir..

niktofobi

uyumaya çalışırsın,lanet karanlığın içinde
uyumaya çalışırsın..
tek umudun,
sanki doğa üstü güçlere sahipmiş gibi
altına girdiğin yorganındır..
gün içinde aklına bile gelmez oysaki
yatağın altında seni yemek isteyen
kocaman elleri,sipsivri dişleri ve kıpkırmızı gözleri olan bir yaratığı
düşünmezsin gün içinde..
ne olursa lanet gecede olur..
bilimsel bir açıklaması varmıdır diye düşünüyorum bazen
yoğun karanlık
beynin bir yerinde salgılanmayı bekleyen
bir korku hormonunu falan mı tetikliyor acaba..
olabilir..

gök gürler,
yatağın altındaki yaratık hafif kıkırdar..
yorganın bir şovalye gibi kapanır üstüne
ve uyursun..

ayı ile arı

bir ayıyım ben;
kışları uyur,hayvan gibi uyur,yine uyurum...
uyumayı hayvan gibi severim
balık yemek çok zevklidir bence
hele bazen tam tutmuşken elimden kaymazlarmı
ilahi balıklar
ahh birde bal var..balım benim
tadı ayrı güzel,arıları kızdırmak ayrı güzel
ayıyım ben
uyurum,yerim,sıçarım...
hayvan oğlu ayıyım...

bir arıyım ben;
hayvan gibi çalışır,çalışır,yine çalışırım...
petek yaparım,bal yaparım
kraliçe arının hastasıyım
ayıya sinir olurum,onun ağzına sıçayım!
pezevenk ayı...
arıyım işte be vız vızz vıızzz...
hayvan oğlu arıyım...

29 Nisan 2009 Çarşamba

erken uyanmak..

herzamanki gibi,yorganımı bacaklarımın arasına alıp uykuma devam etmekti yataktaki kıpırdanışımın sebebi.
fakat bu kez kolay olmamıştı. kaloriferden daha çok faydalanmak amaçlı duvar kenarına fazla yaklaşmam ve sol bacağımı kalorifer borusuna çarpmam beni iyice uykudan alıkoymuştu.
ağzımın kenarında birikmiş suyu silip yastığın altından telefonumu çıkardım ve saate baktım.onbir uyanmak için ideal bi saatti ama benim için erkendi.gözlerimi tavana dikip kendime gelmeye çalıştım.
tavandaki örümcek yer değiştirmişti.ağ kompleksi sol köşeden biraz daha ortaya doğru uzanmıştı.bir örümceğin bir günde ne kadar ağ örebileceğini düşündüm.
bazı günler gültenin hiç kıpırdamadığını biliyordum.gülten-tavandaki karaböcek-3 gün boyunca olduğu yerden ayrılmamıştı ve ben var gücümle ,doğum yapmak üzere olan bir kadın gibi poof poof üflemiştim.sonunda ölmediğini anlamıştım.bu konuda bir araştırmam yok ama belki bu süre daha da fazla olabilir.yani belki 3 gün okadarda fazla değildir.gülten en az 3 gün boyunca aç durabiliyor ve muhtemelen enerjisini korumak için de hiç kıpırdamıyordu.3 gün boyunca öylece dururken ne düşünüyordu acaba?beni izliyormuydu?odanın içinde soyunmamı,çay içmemi,durduk yere gülmemi, düşünmemi? deli gibi şarkı söylerken beni duyuyormuydu acaba?

ben bunları düşünürken birden ağ kompleksinin orta kısmına yakın ve gülten tarafından yeni bitirilmiş,birbirine girmiş ağ ipliklerine bir sivrisinek takılmıştı.
bir anda içimde açıklanamaz bir sevinç oldu ve gözlerimi kocaman açıp,ellerimi karnımın üstünde birleştirdim.ilk defa gültenin avını yiyişini seyredebilecektim.
gülten de benim kadar heyecanlanmış olsa gerek ki önce avından biraz uzaklaştı sonra sağa ve sola sarhoş gibi gidip gelmeye başladı.
sonra bir anda durup bana baktı ve bir göz kırpıp işe koyuldu. "ahah" neredeyse kıçımla gülüyordum.
parasını almış fakat partneri sevişmekten vazgeçmiş bir orospu kadar mutluydum ve bacağımı kalorifere çarptığıma daha önce hiç bukadar sevinmemiştim.

16 Nisan 2009 Perşembe

önsöz..

yıl 2044.9 kasım.dünya büyük bir yıkım içinde.insanlar artık yönetilemez durumda ve bütün ülkeler artık birbirine girmiş durumda.milenyumun ortasında taş devrine doğru gidilmekte

yıl 2044.9 kasım.ingilterede londranın kuzeyinde tamamen ıssız alanda 4 km yarıçapda 10 metrelik kalın duvarların ardında küçük bir baraka.bütün bu kaosdan canlarını zar zor kurtarmış olan 6 dünya lideri yaptıklarının-yapamadıklarının-cezasını çok ağır ödemekte.amerika başkanı john kusack,ingiltere başkanı emily forkus,japonya başkanı keita thun,iran başkanı hüseyn elferi,hindistan başkanı salman pencap ve türkiye başkanı nuh anadolu.şimdihepsi boş gözlerle ve son bir umutla birbirlerine ve masaya yayılmış kağıtlara bakıyor.herbirinin önünde bir kağıt ve kağıtların sol köşelerine ataçla tutturulmuş bebek resimleri..
son umut..

ileti..

hayat bir kahkaha
orospunun ağzından
siyah beyaz perdede
bir kahkaha
sessizce..