16 Eylül 2012 Pazar

Münker & Nekir

açıldı.
davul sesi var.
yorgun.
nikotin esiri bir gırtlak.

insanlar öğreniyorlar
asker olup öl!

gün ışığında
biraz hüzün ek.
toprak aç!

biraz ışık ver
çok karanlık

çok ağır anne
çok soğuk anne
acıktım anne
neredesin anne
ölüyorum anne!

açıldı gelecekten bir kapı
hatırlıyorum
ilk öpücük
çok sıcak,çok karmaşık,çok zevkli
herşeyden önce ilkti
adı Gizemdi.

hatırlıyorum
izlediğim ilk filmdi
Sadri Alışık vardı
turistti.

hatırlıyorum
vişnenin tadı çok ekşi
hatırlıyorum 
ilk tokadı
hatırlıyorum
Koray onbeşindeydi 
hatırlıyorum
sarhoş olmuştum,kusmuştum
hatırlıyorum
ağlamıştım,dayak yemiştim

açıldı gelecekten bir kapı
beni götürüyorlar anne
ne sonu var ne başı...







awakenings filminden...




panter
(jardin des plantes'da, paris)

gözleri parmaklıkların geçişinden
öyle yorgun bakmaya dermansız;
sanki binlerce parmaklık demirden,
ve arkasında yitik dünya apansız.

vakur salınır zarif zorlu adımlar,
en dar alanda dolanıp duran,
ortada sanki bir güç dansı var;
vurgun yemiş bir irade, doğadan

bazen kalkar perde göz bebeğinden
yavaşça – derken bir resim dalar derin;
gider peyderpey sakin diri bedeninden –
ve sona erer ömrü kalbinde resmin.


Rainer Maria Rilke (1875-1927)







24 Ocak 2012 Salı

iyi geceler

Gözlerimi kapatıp oraya gittim yine
Oraya,o zamanın durduğu yere
Yine aynı müzik,yine aynı garson
Sevindim,sen yine yalnızdın
Bana baktın,ben de sana
Sonra yine kahvenden
Son bir yudum aldın,kalktın.

Ne kadar aptalım!
Gözlerimi açtım,uyandın!
Günaydın!

23 Ocak 2012 Pazartesi

kevaşe

bir kevaşe gülümsedi
işi bu,gözüne talip
ellerin,delik cebinde
ellerin huysuz
dudakların tereddütlü
gülümsemede

dert etme
kaldırımlar senin
dert etme
sigara izmaritleri de öyle
dert etme,bu kevaşe
her gece bu köşede.


17 Ocak 2012 Salı

Neşeye övgü

hiç bir yere gidememek,hiç bir yerden dönememek,hiç bir yere ait olmamak,bir hiç olmak.
kaldırıma takılıp düştüğünde böyle düşündü metin.
belki kaldırımın günahı yoktu da.içtiği onca şarabın mayhoşluğu da olabilir onu düşüren.
metin sarhoşun tekiydi.metin sürekli düşerdi ama hep kaldırımları suçlardı.
kaldırımlar yamuk yumuktu,kaldırımlar çürüktü,hep boşluk vardı kaldırımlarda.
kaldırımlara söverdi durmadan metin.
kaldırımlara söver,kötü yaptıklarını düşündüğü için işçilere söverdi.
böyle işçiler çalıştırdığı için belediye başkanına söver,belediye başkanının karısına,annesine,kızına,yedi sülalesine...
ama metin bu kez hemen kalkıp sövmek yerine birilerine,düştüğü yerde kaldı ve hiçliği düşündü.
bir hiç olmasını.
düşündü metin.
ağladı.

kar yağıyordu.kimse farketmiyordu gözü yaşlı metini,çünkü herkesin yüzü biraz ıslaktı.
metin artık iyice hıçkırıklara boğulunca,bir kadın durup baktı ve başkaları da.ama kimse durmadı üstünde.
yalnız bir sarhoş diye düşündüler,kimbilir ne derdi vardı.
iki adım attıktan sonra,uçup gitti her birinin aklından metinin perişan hali.
ne güçlü adamdı halbuki metin.daha geçen gece bar kavgasında iki adamı üç yumrukla yere sermemişmiydi.
esaslı adamdı metin.üstelik sarhoşdu da o gece.
ama bu iş başkaydı.kalp ağrısı yıkıveriyordu adamı işte böyle.hemde metin gibi bir adamı.

bir anda sustu metin.kesti hıçkırığı,ayağa kalktı.doğruca en yakın tekel bayiine gitti ve bir şişe şarap aldı.
henüz bir kez dikip indirdiğinde,şişenin yarısı bitmişti bile.
evinin yolunu tutmuştu ve apartmanın kapısında şarabından son bir yudum alıp fırlattı şişeyi,içeri girdi.
evine ilk adımı attığında ilk farkettiği metinin,evinin dışarısından daha soğuk oluşuydu.
kedisi humba'nın da ayaklarının dibinde bitmesi ise ikinci adımı bulmuştu.
çok aç olmalıydı humba,keza 2 gündür ilk defa girmişti evine metin.
kucağına aldı humbayı ve buzdolabının kapağını açtı.süt şişesini aldığında,humba şişeyi tırmalamaya çalıştı.
şişeyi süt kabına boşalttığındaysa,çölde bir su çeşmesine ağzını dayayan bir adam gibiydi humba.
beklemeye takati kalmamış,şişeden boşalan süte ağzını dayamıştı.bu sahne karşısında bugün ilk kez gülümsemişti metin.
süt ile humbayı başbaşa bırakıp mutfak tezgahında,salona doğru yürüdü metin.
masanın üstünde yüzlerce karalanmış kağıt vardı.boş bir kağıt aradı,bulduğundaysa saldayleyi çekip oturdu.
kalemin ucuna baktı,biraz daha sivriltti çakısıyla.
masa lambasını yaktı ve yazdı.

"...baş kemancı herkesin yerinde ve hazır olduğunu anladıktan sonra,maestro'ya baktı.
kaşlarını kaldırıp,kafasını hafifçe eğerek, "herşey yolunda" mesajını iletti.
böylece beethoven'ın 9. senfonisi -neşeye övgü- başladı."